Partner im RedaktionsNetzwerk Deutschland

Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi
Mevlana Takvimi
Neueste Episode

Verfügbare Folgen

5 von 2062
  • ÖLÜLER KENDİLERİNİ DÜNYÂ SEVGİSİYLE ÖLDÜRMÜŞLERDİR-02 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    Nerede Râbbini bilen? Nerede günâhın-dan korkan? Nerede Allâh (c.c.)’a yakınlığı ile sevinen?! Nerede O’nun zikriyle meşgûl olan? O’na uzak kalmaktan korkup ürperen nerede? Mağfûr, bağışlanmış olan, işte bu-dur!Ey mağrur, aldanmış kul, örtüleri yırttığını Celil olan Allâh görmedi mi zannediyorsun? Ey kardeşim! Bil ki, günâhlar gafleti, gaflet, kalp kasvetini, kasvet Allâh (c.c.)’dan uzak-laşmayı, Allâh (c.c.)’dan uzaklaşma, cehen-nem âteşini mîrâs bırakır. Ancak bunu diriler tefekkür eder. Ölülere gelince; onlar kendile-rini dünyâ sevgisiyle öldürmüşlerdir. Bil ki, gündüzün ışığı âmâya nasıl fay-da vermiyorsa; bunun gibi, ilmin nûru ile de ancak takvâ ehli aydınlanabilir. Ölüye ilâcın fayda vermediği gibi, edep de iddiâcıya fay-da vermez. Sağanak halindeki yağmur ka-yada ekin bitirmediği gibi, hikmet de dünyâyı sevenin kalbinde yeşermez. Kim hevâsıyla samimi, senli benli olursa edebi azalır. İlmi-nin gösterdiklerine muhâlefet edenin cehâ-leti artar. İlâcı kendine fayda etmeyen, baş-kasını nasıl tedâvî edebilir?Bil ki, insanların bedenen en râhatı, dün-yâ hakkında zühd ehli olanlardır. Kalben insanların en yorgunu ve meşgûliyeti çok olanı da, dünyâya ihtimâm gösterenlerdir. Emeli kısaltmak, zühde en çok yardıma olan ahlâktır. Mârifet ehlinin Allâh (c.c.)’a en ya-kın hâlleri, kıyâmda Allâh (c.c.)’u zikretmele-ridir. Allâh (c.c.) şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allâh sizin üzerinizde rakiptir.”(Nisâ s. 1)(Haris el-Muhasibî, Ahlâk ve Arınma)
    --------  
    2:21
  • MİRAC MUCİZESİ-01 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    Mirac mucizesi, Peygamber (s.a.v.)’e has ilâhi bir iltifâttır. Allâhü Teâlâ tarafından peygamber olarak seçtiği zevâta bahşettiği, bilim ve tabiat üstü ilâhi bir kudrettir. Kur’an-ı Kerim, Mirac olayına şehâdet ettiği gibi Peygamber (s.a.v.)’in Miracları tevatürle sabittir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mirac mucizesi, onun yüce bir peygamber olduğuna yeterli bir delildir. Mirac olayı Peygamber (s.a.v.)’in peygamber oluşunun on üçüncü yılı, Recep ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşmiştir. Bu gece Cebrail (a.s.)’ın yanına gelerek Burak adlı bineğe bindirip Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’deki Mescid-i Aksa’ya götürmüştür. Oradan da birinci kat gökten yedinci kata kadar yükselmişlerdir. Buralarda büyük peygamberlerle tanışmışlar, Allâh (c.c.)’un sonsuz sırlara ve tecellisine mazhar olmuşlardır. Peygamberimiz (s.a.v.), Sidretül Müntehâ denilen yere yalnız varmıştır. Yüce Allâh ile zamansız ve mekânsız, sessiz ve sözsüz olarak görüşmüş ve konuşmuşlardır. Bu mübarek gecede beş vakit namaz farz olmuştur. Hiçbir mahlukun kavuşamadığı nimetlere kavuşup tekrar geriye dönmüştür. Onun bu gidişi, kısa bir zaman içerisinde katettiği mesafe, O (s.a.v.)’in büyük mucizelerinden biridir. Dönüşte bu akıllara durgunluk veren olayı müslümanlara anlatmıştır. Bütün müslümanlar onu tasdik ettikleri halde, her zaman olduğu gibi müşrikler bu fırsatı ganimet bilip bu mucizeyi inkar edip, müslümanlar aleyhinde olmalarına devam etmişlerdir. Fakat müşriklerin sorularına Resûlullâh (s.a.v.) cevâplar verince, müslümanlar sevinmişler, kafirler ise düşmanlıklarını arttırmışlardır. Peygamberimiz (s.a.v.)’in bu gece yaptığı seyahat, beden ve ruhla gerçekleşmiştir. O (s.a.v.), bu gecede zaman ve mekân dışına, göklere çıkmıştır. Dönüşünde yatağının sıcaklığı bile henüz kaybolmamıştır. İşte bu kısa zaman içerisinde böylesi uzun bir yolculuk, onun mucizelerinden biridir.(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akaidi, s.143-144)
    --------  
    2:49
  • ÖFKENİN MEŞRU OLDUĞU YERLER-30 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    Hacı İmdâdullah Muhâcir-i Mekkî (r.âleyh) bu konuyu şöyle açıklamıştır: “Her şeyin iyi ve kötü olmak üzere iki yönü vardır. Kullanma yerine göre aynı şey iyi ve kötü olabilir. Nefretin yansıması olarak Allâhü Teâlâ öfkeyi yaratmıştır. Dolayısıyla onun işlevi kılıca benzemektedir. Kılıç, mümin veya kâfir, kime karşı kullanılırsa kullanılsın, kendi işlevini yerine getirir. Ancak mümine karşı kılıç çekmek günâh iken kâfire karşı kullanmak sevaptır.” Kısacası, öfkenin varlığı kötü değildir. Kullanan kişinin yanlış yerde kullanması kötüdür. Öfkemizi Allâh (c.c.)’un düşmanına karşı kullanmaya gayret göstermemiz gerekir. İmam Gazâlî (r.âleyh), öfkenin; din, şeriat ve akılla terbiye edilmesi gerektiğini söyler. Meşru yerlerde öfkelenmek, bunun dışında ise öfkeyi bastırmak gerekir.Şemsü’l-hak el-Afgânî (r.âleyh) şöyle der: “İslam dini; imân, can, mal, vatan ve namus uğruna öfkelenmeyi meşru kâbul etmektedir. Hatta bunlar uğruna öfkelenmemek insaniyete de aykırıdır. Düşmanın; dinimize, namusumuza, vatan ve topraklarımıza el uzattığı zamanlarda öfkelenmemek insanlık dışı bir tutumdur. Son dönemde dinî hükümlere karşı dil uzatanların sayıları artmaya başladı. Böyle durumlarda her bir müminin öfkelenmesi gerekir. İmkânı varsa eliyle bunu engellemek, yoksa diliyle buna karşı çıkmak müslümanın görevidir. Buna da güç yetmiyorsa en azından bu eylemlerden nefret etmesi gerekir. Bu sıralama hadis-i şeriften anlaşılmaktadır. Buna göre dinî hükümlerin alaya alındığı meclisleri hemen terk edip buna karşı olduğunu belirtmek gerekir.Öfkelenmenin meşru olduğu bir diğer alan ise insanın kendi nefsidir.” Hacı İmdâdullah Muhâcir-i Mekkî (r.âleyh) şöyle derdi: “Allâh (c.c.)’un düşmanı olan kâfirlere karşı öfkelenme fırsatı eline geçmiyorsa, öfkeni kendi nefsine karşı kullan. Çünkü nefis en büyük düşmanındır.”(Misvâk Neşriyat, Eşref Ali et-Tehanevî, Tehzibu’l Ahlâk, s.89)
    --------  
    2:43
  • BATININ ŞİA TUZAĞI-29 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    Tehlikeli projelerden biri devrede. Bu proje, Sünnî dünya ile Şiî’leri karşı karşıya getirmek! Yani Türkiye ile İran’ı kapıştırmak! Neden Türkiye? Çünkü bin yıldır Ehl-i Sünnet Omurga’nın kurucusu ve koruyucusu biziz. Ama bir sorun var: Türkiye tarihî olarak Sünniliğin temsilcisi ama resmen müslüman değil, laik bir devlet. Oysa İran, laik bir devlet değil. Şia’nın devleti var ama Ehl-i Sünnet’in temsilcisi konumunda olacak bir devleti yok. Buradaki tezgâha dikkatinizi özellikle çekmek isterim. İki asırdır Türkiye de modernleşiyor İran da. İran modernleşmesi ile Türk modernleşmesi arasında çok önemli bir fark var. İran’ı modernleştirdiler ama Şii İslâmi eğitim sistemine ve alfabesine dokunmadılar.Türkiye’de bir modernleşme sürecine girdirildi ama bu ülkede hem alfabe yok edildi hem de İslâmî Sünnî eğitim modelinden iz bile bırakılmadı! İran’da sözümona İslâmî bir devrim yapılmasına izin verildi ve İran’ın, bütün İslâm dünyasını istila etmesinin önü açıldı. Türkiye’yi laikleşme sürecine sürükleyerek İslâmî köklerinden ve medeniyet iddialarından uzaklaştırdılar; böylelikle önlerindeki en büyük, bin yıllık engeli ortadan kaldırmış oldular. İkinci olarak da, Sünnî dünyada değil, Şii İran’da sözümona bir İslâm devleti kurdurdular, önünü açtılar, Irak’tan Yemen’e kadar İslâm dünyasını adım adım işgal ettiriyorlar! Her yeri işgal ettirdiler, nükleer teknolojiyi, kontrollü de olsa, ürettirdiler ve Türkiye’ye musallat etmek için çırpınıyorlar! Bunun tek yolu var. Türkiye’nin prangalarından kurtulması ve dünyanın şiddetle ihtiyaç hissettiği medeniyet iddialarına yeniden sahip çıkması. Türkiye, hem İran’ın Türkiye’yi kuşatmasına izin vermeyecek hem de Türkiye ya medeniyet iddialarını kuşanarak yeni bir tarihî yürüyüşü başlatacak ya da prangaları tarafından boğulacak, tarihten kovulacak. Allâh muhafaza.(Yusuf Kaplan, Yeni Şafak, 2024)
    --------  
    2:35
  • OSMANLI CİHÂN HÂKİMİYETİNİN MİLLÎ VE İSLÂMÎ KAYNAKLARI-28 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    Osmanlı Beyliği’nin süratle büyük bir kuvvet hâline gelmesinde millî ve tarihî şuûrun büyük bir rolü olmuştu. Gerçekten Osmanlılar kendi tarihlerini Büyük Selçuklu ve Karahanlı zinciri ile Oğuz Hân’a bağlamak suretiyle, Türk devletleri arasında ilk defa olarak millî tarih şuûruna erişme şerefini kazanmışlardı.Osmanlı cihân hâkimiyeti ve dünya nizâmı ideali, bu millî şuûr ve uyanış yanında, manevî kudretin başlıca kaynağını şüphesiz İslâm mefkûresi ve cihâd ruhundan alıyordu. Filhakika, Osmanlı devletinin kuruluşu ve cihâd ruhunun yükselişinde tasavvufun büyük bir kudret kaynağı haline gelmişti. Osman Gazi ve haleflerinin etrafı din adamları ve evliya ile dolmuş; daha ilk günde Osmanlı akınları gaza mahiyetini almış ve bir Gaziler Devleti kurulmuştu. Böylece Türkistan’da başlayan, Selçuklular, Dânişmendliler devrinde gelişen ve genişleyen gazilik ananeleri, daha derin bir imân ve hayatiyetle canlanmıştı.Türkmenlerin mücadele gücüne İslâm mefkûresi ekleniyor; müslüman gazileri ile Türklerin alpleri ve alperenleri birleşiyor ve bu ikinci zümre de tamamiyle dini bir hüviyet kazanıyordu. Osmanlılar ve gaza yapan Türkmenler, artık her tarafta âlimlere medrese, şeyhlere zâviye ve imâret inşa ediyor; ilim ve tasavvuf tam bir imtizaç haline gelmiş bulunuyordu. Bu sebepledir ki ilk devir Osmanlı sultan ve beyleri hep gazi sıfatı ile anılıyordu. Böylece artık Osmanlı sultanları gazi ve orduları da gaziler oluyor ve hiçbir devirde dinî ve askerî kuvvet arasında bu derece bir kaynaşma ve birleşme vuku bulmuyordu.(Prof. Dr. Osman Turan, Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi, s.253-260)
    --------  
    2:31

Weitere Religion und Spiritualität Podcasts

Über Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları
Podcast-Website

Höre Mevlana Takvimi, The J.John & Tom Wright Podcast und viele andere Podcasts aus aller Welt mit der radio.at-App

Hol dir die kostenlose radio.at App

  • Sender und Podcasts favorisieren
  • Streamen via Wifi oder Bluetooth
  • Unterstützt Carplay & Android Auto
  • viele weitere App Funktionen
Rechtliches
Social
v7.21.1 | © 2007-2025 radio.de GmbH
Generated: 7/15/2025 - 10:39:19 PM