Partner im RedaktionsNetzwerk Deutschland

Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi
Mevlana Takvimi
Neueste Episode

Verfügbare Folgen

5 von 1998
  • İSTİBRÂ-30 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    İstibrâ, erkeklik organında idrar eserinin kalmamasını temin etmek demektir. Kişinin istibrâda idrar damlasının kesilip artık gelmeyeceğine kalbi kanaat getirmelidir. Bu da her insanın kendi âdetine göre olur. Erkeklerin istibrâ yapmaları lâzımdır. (Bir şey hakkında lâzımdır demek, yapılması vâcipten daha mühim demektir.) İdrarın hepsi bir anda boşalmaz ve erkeklik organında birkaç damla kalır. Bu birkaç damla, bazı insanlarda biraz yürümekle, bazılarında öksürmekle veya her insanın kendi âdetine göre -meselâ yana doğru eğilip sallanmakla- çıkartılabilir. (Merakı’ l-Felâh) İdrarın tamamen kesildiğine kalp kanaat getirmedikçe abdeste başlamak caiz olmaz. Büyük abdestten temizlenirken de aynı dikkati göstermek gerekir. Abdest alacak şahıs bir şey gelmeyeceğinden emin ise istibrâya lüzum yoktur. İstibrâda çok dikkatli olmak ve titizlik göstermek mendubtur. Kadınların, idrar hususunda erkekler gibi yapmalarına, meselâ idrardan sonra yürümelerine ihtiyaç yoktur. Kadınlar idrar yaptıktan sonra birazcık bekler, ön ve arka mahalli siler sonra su ile temizlenirler. İstibrâsı (idrar damlalarının kesilmesi) geç olan erkekler, dışarı sızma ihtimali olan yaşlığı emmesi için idrar kanalını pamuk, tuvalet kağıdı gibi bir şeyle kapatırlar. Fakat yaşlığın dışarı çıkmaması için, idrar yoluna konulan şeyin dışta kalmaması lâzımdır. Abdestten sonra şeytanın “acaba idrar mı geldi” diye vesvese verdiği kimse, bu vesveseden kurtulmak için, ön kısmına ve çamaşırına biraz su serperse, yaşlığın bu serpintiden olduğunu bilir ve vesveseden kurtulur. Dârekutnî’de Taharet bahsinde geçen bir Hadis-i Şerif’te şöyle buyuruluyor: “İdrar sıçramasından çok korununuz. Çünkü kabir azabının tamamı ondandır.” (Muhammed Alâüddin, El-Hediyyetü’l- Alâiyye,S.40-41)
    --------  
    2:20
  • İBN HALDUN VE UMRAN İLMİ-29 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    İslâm toplumlarında bilim ve teknolojiye çok önem verilmiştir. Müslümanlar, bilime farklı alanlarda önemli hizmetler yapmışlardır. Bu bağlamda denilebilir ki müslüman düşünür ve alimler, insanlığa, insanlığın bilim ve düşünce dünyasına metodolojiden bilim kurmaya kadar çeşitli düzeylerde unutulamaz katkılarda bulunmuşlardır. Bu katkılara tarih, çok çeşitli örneklerle tanıklık etmektedir. İbn Haldun (1332-1406) da, bu bilim insanlarından biri olarak insanlığa büyük katkılarda bulunmuş, hizmetler yapmıştır. Şüphesiz İbn Haldun, asıl ününü, mezkûr alanlardaki yaklaşımlarını da içeren Umran ilmini kurmakla elde etmiştir. İbn Haldun, Mukaddime adlı eserinde kurduğunu belirttiği ve konularını ayrıntılı olarak açıkladığı “Ilmu’l-’Umrân (Umran İlmi)” ile, 14. asırdan 21. asra kadar sosyoloji dahil sosyal bilimler alanında bilime ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuştur. İslâm bilim ve düşünce tarihinde mümtaz bir yeri olan İbn Haldun, ortaya koyduğu tarih felsefesi ve metodolojisiyle tarihi nakilcilik olmaktan çıkarmıştır. Toplumsal tarihçiliğin çok iyi bir örneğini veren İbn Haldun, tarihten getirdiği argümanlarla toplumsal olayları Umran İlmi çerçevesinde ele almıştır. İnsanlık tarihini bir bütün halinde gören ve tarihe küllî bir ilim olarak yaklaşan İbn Haldun, tarihin yeni bir tanımını yapmış, tarihçide bulunması gereken özellikleri ayrıntılı olarak belirlemiş ve tarih ilminin temel niteliğinin nesnellik ve tarafsızlık olduğunu vurgulamıştır. İbn Haldun, ortaya koyduğu tarih felsefesiyle tarihe eleştirel bakış açısının zorunluluğunu savunmuş ve yeni bir tarih yaklaşımı ve metodolojisi getirmiştir. Denilebilir ki İbn Haldun, sadece İslâm tarihçiliğinde değil, genel olarak tarihçilikte yeni bir anlayış ve de yeni bir çağ getirmiştir. (Prof. Dr. Ejder Okumuş, Keşf-i Kadîmden Vaz’-ı Cedîde İslâm Bilim Tarihi ve Felsefesi, S.282-289)
    --------  
    2:39
  • ALLÂH (C.C.)’UN İSİMLERİNİN NEBİ (S.A.V.)’E İSİM OLARAK VERİLMESİ-28 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)’e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü’1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü’min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd’ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)’in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)’in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)’in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)’e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş’ın Râbbi’nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü’l-Muttalib, O (s.a.v.)’in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)’e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü’l-Muttalib’e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O’na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)’in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)’e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, S.140)
    --------  
    2:50
  • ALLÂH (C.C.)’UN İSİMLERİNİN NEBİ (S.A.V.)’E İSİM OLARAK VERİLMESİ-28 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)’e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü’1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü’min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd’ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)’in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)’in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)’in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)’e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş’ın Râbbi’nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü’l-Muttalib, O (s.a.v.)’in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)’e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü’l-Muttalib’e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O’na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)’in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)’e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri,S.140)
    --------  
    2:50
  • İSLÂM DÜNYASINDA SU TEKNOLOJİLERİ-27 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ
    Su çarkı teknolojisinin kullanımını müslüman mühendisler oldukça fazla benimsemiş, geliştirmiş ve her yere uygulamışlardır. Su çarkı teknolojisinde yenilenebilir enerjiye model olacak şekilde türbin yapısının dairesel hareketi ile doğrusal ve dikey eksende suyun iletilmesi sağlanmıştır. İslâm dünyasındaki su değirmenlerinin endüstriyel kullanımı 7. yüzyıla kadar uzanırken, yatay ve dikey tekerlekli su değirmenleri de 9. yüzyılda yaygın olarak kullanılıyordu. İslâm dünyasında, gemi değirmenleri, pul değirmenleri, çelik değirmenleri, şeker değirmenleri ve gelgit değirmenleri dahil olmak üzere çeşitli endüstriyel su değirmenleri kullanıldı. 11. yüzyılda, İslâm dünyasında Endülüs ve Kuzey Afrika’dan Orta Doğu ve Orta Asya’ya kadar bu endüstriyel sular işletiliyordu. Müslüman mühendisler ayrıca krank milleri ve su türbinleri, su değirmenlerindeki ve su toplama makinelerinde dişliler ve su değirmenlerine ve su toplama makinelerine ilave güç sağlamak için kullanılan barajları da kullandılar. İslâm dünyasının mühendisleri bir su çarkından maksimum verimi elde etmek için çeşitli çözümler geliştirdi. Bir çözüm, artan akıştan yararlanmak için onları köprü iskelelerine monte etmekti. Diğer bir çözüm ise, ortada demirleyen gemilerin yanlarına monte edilmiş su çarklarıyla çalışan bir tür su değirmeni idi. Bu teknik, Bağdat’ta tahıl ambarı için mısırdan her gün 10 ton un üretebileceği, tik ve demirden yapılmış büyük gemi değirmenlerinde, 10. yy.’da Dicle ve Fırat nehirleri boyunca kullanıldı. 13. yüzyılda çalışan El-Cezeri ve 16. yüzyılda Takiyüddin, teknolojik çalışmalarında, birçok yaratıcı su toplama makinesi tanımladı. (Dr. Mehmet Rida Tür, Keşf-i Kadîmden Vaz’-ı Cedîde İslâm Bilim Tarihi ve Felsefesi,S.558-559)
    --------  
    2:21

Weitere Religion und Spiritualität Podcasts

Über Mevlana Takvimi

Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları
Podcast-Website

Hören Sie Mevlana Takvimi, Point of Relation with Thomas Huebl und viele andere Podcasts aus aller Welt mit der radio.at-App

Hol dir die kostenlose radio.at App

  • Sender und Podcasts favorisieren
  • Streamen via Wifi oder Bluetooth
  • Unterstützt Carplay & Android Auto
  • viele weitere App Funktionen
Rechtliches
Social
v7.16.2 | © 2007-2025 radio.de GmbH
Generated: 4/30/2025 - 8:42:23 AM